Sayı kralı, basketbolun rekortmen başantrenörü Erman Kunter Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
– Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nın açılışı çok tartışıldı, siz nasıl buldunuz?
Benim gözlemlediğim kadarıyla ilk defa bir olimpiyatın açılışında bir senaryo var. Bence bu bir başarıdır. Bunu kabul etmek lazım.
– Nasıl bir senaryo?
Sahneye konulmuş bir oyun vardı. Fransızlar kendilerini eleştirmesini çok iyi bilen bir toplum. Orada Marie Antoinette’in kafasının kesilmesi buna bir örnek. Fransa, üç tema üzerine kurulu. Eşitlik, kardeşlik ve hürriyet. Öte yandan Paris, dünyanın en fazla turist çeken şehri. Her yıl Türkiye’ye gelen toplam turistten daha fazlası Paris’e gidiyor. Açılışta Paris’in şehir olarak bu senaryonun içine alındığını da gördük. Eskiden açılışlar statta olurdu, gruplar kendilerine özgü kıyafetleriyle ellerinde bayrak sallarlardı. Bu durum değişti. Bence açılış, çok iz bırakacak, bir dönüm noktası oldu.
– Müsabakalarda karşı karşıya gelen sporcuların cinsiyetleri de en çok tartışılan başlıklar arasındaydı. Sizin fikriniz nedir?
Ben bu konuda ihtisas sahibi değilim. Bir sürü tahlilleri, testleri var. Anladığım kadarıyla bu testlerden geçen katılabiliyor. Mutlaka hem yarışlar öncesinde hem de yarışlar esnasında bu tip testler yapılmıştır. Eğer oyuncuya olimpiyat komitesi yarışabileceğine dair izin verdiyse, benim ona söyleyecek bir şeyim yok.
– 64. sırada bitirdik. Kırk yıldan sonra ilk defa altın madalyasız dönüyoruz. Neden böyle bir başarısızlık oldu?
Olimpiyat bitti. Kapanış töreni yapıldı. Ertesi gün bir sürü ülkede J-1440 yazılarını gördük.
– Anlamı nedir?
Bir dahaki olimpiyatın kalan gün sayısı. Ülkeler ciddi çalışıyorlar. Bugün olimpiyat tartışılmaz şekilde sporun zirvesi. Dünya şampiyonaları, kıta şampiyonaları bile olimpiyatlara hazırlık şampiyonalarına döndü. Bizde, plan, proje, strateji ve sabır yok. Bunların hepsi birbirine bağlı.
– Sabır nasıl olacak?
Doğru proje yapacaksınız. Bu projeye 4 yıl sadık kalacaksınız. Çünkü sporcu bu 4 yıl içinde inişler çıkışlar yaşayabilir. Ama siz projeye sadık kalmadığınızda, devamlılığı sağlayamadığınızda başarılı olamazsınız. Doğru bir proje ortaya koyup onu güzelce uygulayabilmek için aynı zamanda liyakat gerekiyor.
– Türk sporunda liyakattan söz edebilir miyiz?
Hayır. Kesinlikle yok. Olimpiyatlardan korkunç bir sonuçla ayrıldık. Bu olimpiyat sonucu, Türkiye’de sporu yöneten kişilerin liyakatsiz olduğunu gösterdi. Bizdeki problem siyasetin tamamen sporun içinde olması. Siyasi kafayla spor yönetilemez. Madalya alan ülkelere bakın, Fransa madalya sıralamasında beşinci. Önünde Japonya, Avustralya var. Bu ülkeler 20 yıl önce ne yapıyorlarsa şimdi de aynısını yapıyorlar. Kişiler değişiyor ama spor siyaseti devam ediyor. Bizdeki problem siyaset sporu bir propaganda aracı olarak kullanıyor.
– Bu hep mi böyleydi?
Türkiye, siyasetin sporla bu denli iç içe olmasını son 15-20 yıl içinde çok fazla hissetmeye başladı. Biz, VAR hakemi ithal ettik. Böyle bir şey olabilir mi? Liyakatsizlik nedeniyle insanların güveni kayboldu. Spor Bakanı’nın açıklamalarına bakıyorum, ondan başka herkes kabahatli. Acayip bir delege sistemiyle adı seçim olan ama neredeyse atanan federasyon başkanlarını ve federasyonları tenkit etmek çok trajikomik oldu. Büyükada büyüklüğünde bir ada bile altın madalya aldı, biz alamadık.
– 80 milyonluk bir ülkeyiz, böyle bir potansiyeli neden değerlendiremiyoruz?
Her ülke bir strateji çizmiş. Her ülkenin bir hedef sporu var. Onlara odaklanıyorlar. İyiki kadınlarımız var. Madalyaların altısını kadınlar kazandı. Strateji demek; potansiyelin olan branşlara yoğunlaşmak demek. Bu yapılmadı.
– Devlet kurumları özellikle Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı neler yapmalı, olimpiyatlar için topyekün bir seferberlik nasıl organize edilir?
Olimpiyatları masaya yatırmak lazım. Ama bu siyasi hamasetle olacak iş değil. İnsanları çağıracaksınız, Spor Bakanlığı ne yapacak, Milli Eğitim Bakanlığı ne yapacak, tümü konuşulacak. Çözümler üretilecek. Bir bilanço çıkartmalıyız. Ülke olarak spora ayırdığımız para, bölü madalya sayısı, bir madalyanın maliyetini ortaya çıkartır. Büyük ihtimalle bizim ayırdığımız paraya göre madalya sıralamasında ilk beşe gireriz. Diğer ülkeler sizin harcadığınız paranın yarısını harcayıp aynı madalyayı alıyor. Burada bir yanlışlık var.
– Güreş, halter gibi ata sporlarında dahi beklenen sonuç çıkmadı. Para harcamış olmak madalya getirir mi?
Spora ne karşılığında, ne kadar para harcadığımızı hesap etmiyoruz. Net bildiğimiz, Naim Süleymanoğlu’nun halterde getirdiği ivmeyi devam ettiremedik. Bugünden oturup Los Angeles Olimpiyatları’nın hazırlığına başlamamız lazım. Ben adım gibi biliyorum ki, olimpiyatlarda elenen yabancı sporcular ertesi gün çalışmaya başlamışlardır. Türkiye yattı kalktı 2 ay Futbol Federasyonu başkanlığı seçimine odaklandı. Bütün bürokrasi onunla uğraştı. Bunlarla bizim yol almamız mümkün değil. Liyakat esasında oturulacak, her spor dalı için iktidarla birlikte dünya görüşü aynı olmayan insanların da katıldığı bir beyin fırtınası yapılacak. “Biz güreşte niye başarısız olduk” sorgulanacak. Pencerenin içinden kendi odanıza bakarsanız hataları göremezsiniz. Bir de pencerenin dışında olanları, dışlanmış olan insanları bu işin içine katmak gerek.
– Kimler dışlandı?
Muhalif spor profesyonelleri dışlandı. İşte asıl burada liyakata giriyoruz. Liyakat sahibi olanlar muhalif oldukları için dışlandılar. Liyakat özellikle bu hükümet döneminde birçok alanda kalmadı ama spor daha da kötüye gitti.
– İlk onda gelir düzeyi yüksek ülkeler var. Ekonomisi iyi olmayan bir ülke sporda ne kadar başarılı olabilir?
Ekonomik sebepler olabilir. Ama ABD dışındaki ülkelerde devlet çok önemli. Devletin spor politikası var. Başarılı ülkelerin spor bilinci eğitim sisteminde başlıyor. Onlarda devletin büyük bir denetimi var. Spor politikasını hükümetler belirlemez, devletler belirler. Başarılı ülkelerin hepsinde spor politikasını hükümetler değil devlet belirliyor. Bizde tam tersi, spor politikasını hükümet belirliyor. Yok böyle bir düzen. Devlet spor politikasını belirler, hükümetler değişir ama spor politikası devam eder. Sporda başarı için devletin bir spor politikasının olması lazım.
– Peki toplumda spor kültürü ne kadar var?
Maalesef olduğunu pek söyleyemeyiz. En medyatik olan futbola bakalım; her maçtan sonra hakem suçlu olur mu? Klüpler kendilerine sıralamada rakip olacak takımların maçlarına bile müdahil oluyor.
– Bir toplumun spor kültürü nasıl gelişir?
Tüm lise hayatında Beden Eğitimi dersi boş derstir. Başka faaliyetler yapılır. Bu ders, müfredatta en azından haftada dört saat olmalı ve hakkıyla yapılmalı. Beden eğitimi öğretmenlerini aktive etmeliyiz. Eğitim sisteminde her dersin bir kitabı var. Sporun da bir kitabı olmalı.
‘SPORDA ADAM KAYIRMA OLMAZ’
– Birçok genç yaptığı bir spor varsa dahi bırakıp sınavlara hazırlanıyor. Böyle bir ortamda nasıl sporcu yetişir?
Üniversite dışında, lise bazında Spor Akademisi kurmalıyız. Fransa’nın başarısının altında yatan INSEP denilen bir okuldur. Bu okul, Fransa genelinde çocukları çok iyi tarıyor ve başarılı sporcuları alıyor. Bizde taramada da problem var. “Bu bilmem kimin yeğeni, yakını…” gibi kayırmalar oluyor. Fransa’da ekipler kurmuşlar, herkes farklı bölgeye gidiyor. Torpil, adam kayırma yok. Çocukları seçiyorlar. Bu çocuklar burslu okuyor.
– Hepsi profesyonel sporcu olabiliyor mu?
Olamayanlar eğitimine devam ediyor.
– Türkiye’deki gelecek kaygısı yüzünden mi spor belli bir yaştan sonra hobinin ötesine geçemiyor?
Bir jenerasyonda “elit” olabilecek sporcu oranı yüzde 5’tir. Bu madeni bulup çıkarmamız gerek. Geri kalanların da o eğitimi aldıkları için spor kültürleri gelişecek. Spor kültürü olan çocuk anneyi babayı da eğitiyor.
‘EN KÖTÜSÜ BASKETBOL’
– Eskiden “12 Dev Adam” vardı şimdi basketbolda olimpiyat vizesi dahi alamadık, neden?
Basketbolun durumu en kötüsü. Biz dünya ikicisi olduk, Avrupa ikicisi olduk. Bugün basketbol milli takımımız bırakın olimpiyata katılmayı elemelerine bile katılma hakkı kazanamadı. Freni patlamış yokuş aşağı giden bir kamyon gibi. A Milli’den sonra en önemli takımımız Ümit Milliler. Küme düştüler. İşin kötü tarafı yönetenler şu anda basketbolun bu durumunun farkında değiller. İyi olduğunu düşünüyorlar. Sanki bizimle aynı yerde yaşamıyor gibiler. İyileşme için hiçbir adım atılmıyor.
‘BAŞARISIZ OLURSANIZ OLİMPİYATI VERMEZLER’
– 2036’nın Türkiye’de yapılma ihtimal var mı?
İstanbul, Paris’e göre çok daha tarihi bir şehir. Çünkü İstanbul’da onlarca medeniyetin mirasını bulabilirsiniz. Dolmabahçe Sarayı’nın yanında bir plaj voleybolu, Sultanahmet Meydanı’nda okçuluk müsabakaları yapılabilir. Haliç, Sen’den daha temiz. Biz onların yaptığının daha fazlasını ve iyisini yapabiliriz. Türkiye’de kalifiye eleman çok, herkes bir ucundan tutar ve en güzelini yaparız. Ama olimpiyatı almak için sporda başarılı olmak çok önemli. Başarısız olursanız size vermezler ve biz 63. sırada tamamladık.
– Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP lideri Özel, İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu ve Ankara Belediye Başkanı Yavaş’ın orada bulunmalarına yönelik eleştirisine yorumunuz nedir?
Ekrem Bey ve Mansur Bey sporcularını desteklemek için gitmiştir, yadırgamıyorum. Her iki başkan da CHP’li olduğu için Özgür Bey’in de orada bulunmasını yadırgamadım. Başarıya o kadar açız ki voleybol takımımız ülke çapında büyük yankı uyandırdı. Onların maçını izlemiş olmak bence üzerinde durulacak bir konu değil.
– Sporda belediyelerin desteğinin önemi nedir?
Benim zamanımda Adana yüzmede çok kuvvetliydi, çok iyi yüzücüler çıkardı. 100 metre serbest stilde Türkiye’nin ilk rekortmenlerinden Ayhan Karataş, Adanalı’dır. Adalar Su Sporları Kulübü, su topunda çok iyiydi. İstanbul Yüzme İhtisas vardı. Bu kulüpleri yok ettik. Ankara’da Ankara Koleji vardı, basketbolcu fabrikasıydı. Biz hiç ders almıyoruz, bunlar hep kapandı. Belediyeler buralara tekrar kanalize olmalı.
– Peki ferdi branşlarda büyük klüpler yeterli desteği gösteriyor mu?
Fenerbahçe’nin ferdi spora yaptığı yatırımın çok büyük faydasını gördük. Keşke bundan sonraki dönemde Beşiktaş ve Galatasaray da bireysel sporlarda Fenerbahçe’yi takip etseler. Çünkü bireysel sporlar özellikle büyük kulüpler el attığı zaman başarılı oluyor.
‘KAYBEDERKEN KAZANABİLİRİZ’
– Olası bir hükümet değişikliğinde spor için umut vadeden bir gelişme yaşanabilir mi?
Eğer mantalitemizi değiştiremezsek bir yere varamayız. Altılı Masa vardı. 2 bin sayfalık bir program yaptılar. Spor 2 sayfa. Türkiye’de maalesef dünya görüşünü paylaştığım parti dahil hiçbir partinin spor programı olduğunu görmedim.
– Bu olimpiyattan nasıl bir ders çıkarmalıyız?
Bazen kazanırken çok şey kaybediliyor. Bazen kaybederken çok şey kazanılıyor. Kaybettiğimiz bu olimpiyattan doğru dersleri çıkartmalıyız. Neden kaybettiğimizi objektif olarak analiz edip bunu kazanca çevirmeliyiz. Türkiye’de çok değerli spor adamları var. Herkesi kucaklayan bir organizasyon yapmalıyız. Buna önce sporu idare eden kişilerin inanması lazım. Yalnız bizim inanmamız bir şey ifade etmez. Bir örnek vereyim; NBA takımlarından bir tanesinin halkla ilişkiler ve medyasını bir Türk yönetiyor. Bu değerli insanlar ülkelerinden dışlanıyor, başka ülkelerin takımlarında çalışıyor. O ve onun gibi daha birçok Türk, bila ücret buraya gelip bu işi yapar.
ERMAN KUNTER KİMDİR?
1956’da İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nde eğitim gördü. 1988’de Fenerbahçe formasıyla 175-101 sonuçlanan Hilalspor maçında 153 sayı atarak rekor kırdı, ilk yarıda attığı 81 sayıyla bir devrede en fazla sayı üreten basketbolcu olarak tarihe geçti. 1987-1988 sezonunda Türkiye Ligi sayı kralı oldu. 213 kez millî oldu. Antrenörlük kariyerine Darüşşafaka ile başladı. 1997’de Türkiye Millî Basketbol Takımı’nın başına geçti. 1999 Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda genç oyunculardan kurulu Millî Takımı, çeyrek finale taşıdı. Beşiktaş, Galatasaray, Fransız Cholet Basket, Asvel, Le Mans’ın koçluğunu yaptı. Tunus Milli Takımı çalıştırdi. 2010’da Fransız L’Equipe gazetesi Kunter’i ligin gelmiş geçmiş en iyi beş yabancı antrenöründen biri olarak gösterdi.